OLGU SUNUMU / CASE REPORT
Doi: 10.5798/diclemedj.0921.2011.04.0053
Petröz apeks kolesteatomu:
Olgu sunumu
Petrous apex cholesteatoma:
A case report
Ediz Yorgancılar, Vefa Kınış, Müzeyyen Yıldırım,
Salih Bakır, Musa Özbay, Faruk Meriç
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Baş
ve Boyun Cerrahisi Kliniği, Diyarbakır, Türkiye
Yazışma Adresi / Correspondence: Dr. Ediz Yorgancılar, Dicle
Üniversitesi Tıp Fakültesi KBB Baş ve Boyun Cerrahisi Kliniği, Diyarbakır,
Türkiye
Email: edzyrg@hotmail.com
Geliş Tarihi / Received: 28.02.2012, Kabul Tarihi
/ Accepted: 20.04.2012
ÖZET
Petröz apeks, önemli yapılara yakınlığı sebebiyle temporal kemiğin oldukça kompleks
bir bölgesidir. Petröz apeksin
kolesteatomları nadir görülür ve genellikle doğumsaldır.
Bu lezyonlar teşhis konmadan önce genellikle labirent
ve/veya fasiyal kanala yayılırlar. Bununla birlikte
klinik bulgular nonspesifiktir ve teşhis bu sebeple
gecikebilmektedir. Petröz apeks
kolesteatom cerrahisi oldukça zordur. Lezyonun
temizlenmesi için çeşitli cerrahi yaklaşım teknikleri bildirilmiştir. Bu
makalede geç teşhis konan ve modifiye transkoklear yaklaşımla tedavi edilen bir doğumsal petröz apeks kolesteatomu
olgusu sunuldu.
Anahtar kelimeler: Petröz
kemik, kolesteatom, fasiyal
paralizi, cerrahi
ABSTRACT
The
petrous apex is a complex region of temporal bone due to its close proximity to
vital structures. Cholesteatoma in the petrous apex
is rarely encountered, and most cases are congenital. These lesions often
invade the labyrinth and facial canal before they are diagnosed. However,
clinical findings are nonspecific and diagnosis may be delayed. Moreover,
surgery of petrous apex cholesteatoma is extremely
difficult. Several approaches have been reported for removal. In this article,
a case of congenital petrous apex cholesteatoma with
delayed diagnosis who treated with modified transcochlear
approach was presented.
Key words: Petrous bone, cholesteatoma,
facial palsy, surgery
GİRİŞ
Otik kapsülün medialinde bulunan
kolesteatomlar petröz apeks kolesteatomu olarak
tanımlanmaktadır. Petröz apeks
kolesteatomları tüm petröz apeks lezyonlarının %4-9’unu oluşturur.1
Doğumsal veya edinsel tipte olabilmektedir.2
Doğumsal tip, birinci brankial yarığın anormal
gelişimi sonucu temporal kemik içindeki anormal embriyojenik artıklardan oluşur. Edinsel
tip ise ortakulak ve mastoid bölgedeki kolesteatomun mediyale doğru
ilerlemesiyle oluşmaktadır.
Petröz kemik kolesteatomları
konusunda değişik sınıflamalar bildirilmiştir.3,4 Sanna ve ark.3 anatomik özelliklerine göre petröz kemik kolesteatomalarını 5
kategoriye ayırmıştır: supralabirentin, infralabirentin, masif labirentin,
infralabirentin-apikal ve apikal.
Supralabirentin tipte kolesteatom
anterior epitimpaniumu
tutup internal akustik kanala ve önde internal karotid artere, arkada labirent posterioruna ve retrolabirentin mastoid hücrelere
uzanır. İnfralabirentin tipte ise hipotimpanum
ve infralabirentin bölgeden kaynaklanıp internal karotid arter ve posterior fossaya ilerler. Masif labirentin tip, posterior ve anterior labirenti tutar. İnfralabirentin
apikal tip: infralabirentin
veya apikal hücrelerden köken alır ve internal karotid arter boyunca sfenoid sinüse doğru uzanım gösterir. Apikal
tip sadece apeks hücrelerini tutar ve posterior fossa durasına doğru
yayılım gösterir. Hangi tipte olursa olsun kolesteatomun
bası ve enzimatik tahrip edici etkileri, çevre
yapılarda ciddi erozyonlar ve buna bağlı problemler gelişebilmektedir.
Bu makalede uzun süreden beri total işitme kaybı ve periferik
tip fasiyal paralizi ile seyreden konjenital
petröz apeks kolesteatomu olgusu literatür
araştırması ile birlikte sunulmuştur.
OLGU
Sağ kulakta işitme kaybı, sağ
yüz felci ve kötü kokulu kulak akıntısı şikâyetleri olan 43 yaşında erkek hasta
kliniğimize başvurdu. Hastanın öyküsünde yaklaşık 13 yıl önce sağ yüz felci
geliştiği, gittiği doktor tarafından ilaç tedavileri verildiği ve fayda
görmediği öğrenildi. Hastada, sağ yüz felci gelişmesinden bir yıl kadar sonra
aynı kulaktan akıntı başlamış. Akıntı sebebiyle değişik ilaç tedavileri almış
ancak akıntı kötü kokulu hal alıp üzerine işitmede azalma da eklenmiş. Sağ
kulakta işitmesini zamanla tamamen kaybetmiş. Değişik zamanlarda kulak burun boğaz
hekimlerine başvurmasına rağmen teşhis konamadığını belirten hasta en son
gittiği kulak burun boğaz uzmanı tarafından çekilen bilgisayarlı tomografi sonucunda petröz kemikte
kitle ön tanısıyla ileri tetkik ve tedavi amacıyla kliniğimize sevk edilmiş. Hastanın
muayenesinde sağda House-Brackmann evre VI fasiyal paralizi mevcuttu. Kulak muayenesinde yoğun pürülan akıntı ve kulak zarı arka üst kadrandan dış kulak
yoluna uzanan polipoid kitle izlendi. Saf ses odiyometrisinde işitme eşikleri ortalaması solda 27 dB iken sağda total işitme kaybı tespit edildi. Hastada sağ
periferik fasiyal paralizi
mevcuttu. Hastanın kontrastlı bilgisayarlı
tomografisi, sağ petröz apeks
lokalizasyonunda 28x14 mm boyutlarında, çevre kemik yapıları belirgin derecede erode eden yumuşak doku kitlesi (petröz
apeks kolesteatomu?) olarak
rapor edildi. Hastaya çekilen manyetik rezonans
görüntülemede ise sağ petröz apeksten
mastoid hücrelere doğru uzanan T2A sekansta hiperintens sinyal değişikliğine yol açan lezyon (petröz apekste kitle) tespit
edildi (Resim 1). Bu bulgularla petröz apekste kitle (muhtemel masif labirentin-apikal tip petröz apeks kolesteatomu) ön tanısı ile
operasyona alındı. Hastaya modifiye transkoklear (Tip A) yaklaşım uygulandı. Mastoid hücreler ve antrumda
yoğun granülasyon dokusu mevcuttu. Semisirküler kanallar yumuşak doku ile oblitere
idi. Fasiyal sinir tüm segmentleri
ortaya kondu. Labirenter segmentte
fasiyal sinir tamamen atrofiye
uğramıştı. Supralabirenter bölgede kolesteatomaya ulaşıldı (Resim 2). Koklea
turlanarak mediale
ilerlendi. Üstte tegmen durası, önde ise internal karotid arter açıkta
olarak izlendi. Petröz apekse
ulaşılarak kolesteatoma temizlendi (Resim 3). Kolesteatom internal akustik
kanala kadar uzanmaktaydı. İnternal akustik kanal
açılarak kanal içerisine uzanan kolesteatom
temizlendi. Bu sırada yoğun beyin omurilik sıvısı gelişi gözlendi (Resim 4). İntraoperatif beyin cerrahisi konsültasyonu
sonrasında internal akustik kanal fasiya
lata grefti, yağ, kortikal
kemikten alınan kemik greft ve fibrin yapıştırıcı ile
dura tamir edildi (Resim 5). Tuba östaki ağzı mastoid
korteksten alınan kemik greft ile tıkandı. Daha sonra
tüm kavite batın duvarından alınan yağ dokusu ile oblitere edildi. Dış kulak yolu cildi dışarı döndürülerek
kör kese (cul de sac) oluşturuldu. Postoperatif dönemde BOS sızıntısı gözlenmedi ve komplikasyona rastlanmadı (Resim 6). Hasta postoperatif 3. ayında olup takip altındadır.
Resim 1. Koronal
kesit manyetik rezonans görüntülemede hiperintens kitle (beyaz ok)
Resim 2. Operasyon sırasında
labirentte yumuşak doku ve kolesteatomun görüntüsü
(beyaz ok: kolesteatom, siyah ok: labirent,
yıldız: fasiyal sinirin mastoid
parçası)
Resim 3. Operasyon sırasında petröz apeksteki kolesteatoma (beyaz ok)
Resim 4. İnternal
akustik kanalda kolesteatom (beyaz ok)
Resim 5. Operasyon sırasında internal akustik kanalın faysa lata, kortikal
kemik grefti ve fibrin yapıştırıcı ile kapatılması
(yıldız: kortikal kemik, beyaz ok: fibrin
yapıştırıcı)
Resim 6. Hastanın postoperatif
aksiyal kesit bilgisayarlı tomografisi
(yıldız: yağ obliterasyon sahası, beyaz ok: internal akustik kanala yerleştirilen kortikal
kemik greft materyali)
TARTIŞMA
Petröz apeks kolesteatomu
nadir ama müdahalesi oldukça zor bir hastalıktır. Olgumuz, muhtemel doğumsal
kökenli petröz apeks kolesteatomu olgusu olup uzun zaman teşhis konamaması, internal akustik kanal ve internal
karotid artere kadar uzanması sebebiyle özellik
göstermektedir.
Petröz apeks
kolesteatomu olan hastalarda çeşitli belirti ve
bulgular görülebilir. En sık görülen belirti işitme kaybıdır. Literatürde
başvuru anında işitme kaybı oranı %60-100 arasında değişmektedir.4,5
Sunulan olguda yaklaşık 12 yıldır sağ kulakta işitme kaybı öyküsü mevcuttu ve
yapılan odiyometrik testlerde total işitme kaybı
tespit edildi. Fasiyal sinir %20-64 arasında
etkilenebilmektedir.3-5 Baş dönmesi ve denge problemlerinin ise %33-61
oranlarında görülebildiği bildirilmiştir.4,6 Olgumuz 12 yıl kadar
önce baş dönmesi atakları geçirdiğini ifade etmekle birlikte muhtemelen labirent hasarı sonrası kompansasyon
sebebiyle başvuru sırasında baş dönmesi şikayeti mevcut değildi. Petröz apeks kolesteatomuna
ayrıca kulak akıntısı, kulak çınlaması, kulak ve baş ağrısı gibi belirtilerin
de eşlik edebileceği bildirilmiştir.4 Bu belirtilerin her biri petröz apeks kolesteatomları
tanısında çok önemli olup hekimlerin bu belirtilerle gelen hastalarda mutlaka temporal kemiğin petröz bölgesini
ayrıntılı olarak incelenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
Petröz apeks
kolesteatomu tanısında radyolojik görüntüleme yöntemleri
büyük önem taşımaktadır. Görüntüleme yöntemlerinin gelişmesiyle hastalara daha
erken tanı konmakta ve bu şekilde mortalite ve morbidite azalmaktadır. Bilgisayarlı tomografi
çevre kemik dokulardaki erozyonları göstermede çok faydalıdır. Manyetik rezonans görüntüleme ise kolesteatomun
kolesterol granülomu, mukosel
ve kemik tümörü gibi diğer lezyonlardan ayrılmasını sağlar.7 Petröz apeks kolesteatomundan
şüphelenilen olgularda her iki görüntüleme yöntemi de yapılmalıdır.4
Petröz apeks
kolesteatomu doğumal veya edinsel olarak gelişebilmektedir. Doğumsal kolesteatoma embriyojenik
hayattan kalan epitelyal artıklardan gelişen kolesteatoma tipidir. Temporal
kemikte değişik yerlerde görülebilir. Genellikle timpanik
kavitenin ön üst veya arka üstünde görülmektedir.8
Çünkü bu saha embriyolojide 2. ve 3. brankial
arkların kesişme yeridir. Ancak petröz apekste de olabilmektedir.8 Doğumsal kolesteatoma genellikle 3-5 yaşta tespit edilmektedir.
Genellikle sağlam kulak zarı arkasında beyaz kitle görülmesiyle teşhis
edilmektedir. Bunun yanında işitme kaybı, fasiyal
paralizi, kulak akıntısı gibi belirtiler görülebilir. Ancak hastalık uzun
süreler belirti vermeden ileri yaşlara kadar sessiz kalabilir. Doğumsal kolesteatoma iki tip olarak sınıflanır.8 Açık
tipte kolesteatoma içeriği çeperdeki açıklıktan drene
olmaktadır. Epitelyal inci veya kist şeklinde
değildir ve düz keratinize epitelyum içeren çeperleri
vardır. Kapalı tip ise kist şeklindedir. Özellikle açık tip asemptomatik
kalabilir. Tuba östaki tüpüne açılıp bu yolla içeriği atıldığından bası semptomları oluşturmadan uzun süreler sessiz kalan açık tip
olgular bildirilmiştir.8 Doğumsal kolesteatomların
cerrahi sonrasında rekürrens oranları edinsel tip kolesteatomaya göre
daha azdır.8,9 Rekürrens genelde epitelin tam temizlenemeyip rezidü
epitel kalmasından kaynaklanır. Rezidüel
doğumsal kolesteatomanın daha çok açık tipte olduğu
çünkü açık tipte çevreye epitelin daha çok yapışması
sebebiyle epitelin sınırlarının tam olarak görülüp
temizlenmesinin zor olduğu bildirilmiştir.9 Bu sebeple nüksleri önlemek için tüm epitel
temizlenmelidir. Postoperatif rekürrens
takibinde diffüzyon ağırlıklı manyetik rezonans görüntüleme veya ikinci bakı cerrahilere
başvurulabilir. Olgumuz belirtilerin başlama sıraları, operasyon sırasında kolesteatomun petröz apeksten labirente doğru
uzandığının görülmesi ve mastoid hücrelerde hücre
yapısının bozulmaması ve minimal inflamasyona
rastlanması nedenleriyle doğumsal tip kolesteatoma
olarak kabul edilmiştir.
Petröz apeks
kolesteatomu cerrahisinde lezyona ulaşmak için
çeşitli cerrahi yaklaşım teknikleri tanımlanmıştır.3,4,7,10
Uygulanacak yaklaşımı belirlemede işitme ve fasiyal
sinir fonksiyonlarının durumu önemlidir. Apikal uzanımı
olan veya olmayan supralabirenter lezyonlarda transtemporal supralabirenter
veya orta kraniyal fossa
yaklaşımı kullanılabilir.7 İnfralabirentin
lezyonlarda ise subtotal petrözektomi
yapılabilir.4,7 Petröz apeks
ve klivusa ulaşmak için transotik
(translabirenter-transkoklear) yaklaşım
kullanılabilir.4 Petröz apeks, internal karotid arter bölgesine ulaşmak içim infratemporal
fossa yaklaşımları kullanılabilir.10 Modifiye
transkoklear yaklaşım, Sanna3 tarafından tarif
edilmiştir. Transkoklear yaklaşımı obliterasyon teknikleriyle kombine eden ve petröz apekse geniş bir şekilde
ulaşma imkanı veren bir yaklaşımdır.3 Bu
yaklaşımın komplikasyonları sinirsel tip işitme kaybı ve fasiyal
paralizisidir. Olgumuz masif labirentin-apikal tip bir petröz apeks kolesteatomuydu. Ayrıca
total işitme kaybı ve House-Brackmann evre VI fasiyal paralizi mevcuttu. Bu sebeple modifiye
transkohlear yaklaşım uygulandı. Bu tip kolesteatomlarda transotik, transkoklear, subtotal petrözektomi ve Fisch infratemporal fossa Tip A
yaklaşımları kullanılabilir. Hatta bu yaklaşımlar orta kraniyal
fossa yaklaşımlarıyla kombine edilebilir. Endoskopik transsfenoidal yaklaşım da son yıllarda kullanılmaktadır.7
Sonuçta kolesteatomun yeri ve boyutları hangi
yaklaşımın kullanılacağına yön vermektedir. Her zaman amaç vital
yapıları maksimal koruyarak kolesteatomu
tamamen çıkarmak olmalıdır.
Fasiyal sinir paralizisi olan
olgularda fasiyal reanimasyon
teknikleri uygulanabilir. Son 1 yıl içinde gelişmiş fasiyal
paralizili olgularda dekompresyon,
sinir greftleri gibi teknikler önerilmektedir. Ancak
1 yılı geçmiş fasiyal paralizi olgularında bu
teknikler fayda sağlamamakta ve sinir anastomozu
teknikleri kullanılmaktadır.2,7 Bu anastomozlardan
en sık kullanılanı hipoglossofasiyal anastomoz tekniğidir. Olgumuzda 13 yıllık fasiyal paralizi mevcuttu ve intraoperatif
olarak fasiyal sinir labirenter
segmentte tamamen atrofiye
uğramıştı. Uzun süreli fasiyal paralizi olduğundan
sinir grefti uygulanmadı.
Sonuç olarak petröz apeks
kolesteatomu gözden kaçabilen oldukça ciddi kulak
patolojilerinden biridir. Hekimler fasiyal paralizi,
kulak akıntısı, işitme kaybı gibi şikayetleri ile
gelen hastalarda temporal kemiğin petröz
bölgesini de çok dikkatli değerlendirmeli ve tetkik etmelidir. Böylece bu nadir
patolojiye çok daha erken tanı konup çok daha az sekelle tedavi edilebilir.
KAYNAKLAR
1. Isaacson B, Kutz JW, Roland PS. Lesions of the petrous apex: diagnosis
and management. Otolaryngol Clin
North Am 2007;40(3):479-519.
2. Magliulo G. Petrous bone cholesteatoma:
clinical longitudinal study. Eur Arch Otorhinolaryngol 2007;264(2):115-20.
3. Sanna M, Zini C, Gamoletti R, et al. Petrous bone cholesteatoma.
Skull Base Surg 1993;3(4):201-13.
4.
Moffat D, Jones S, Smith W. Petrous temporal bone cholesteatoma:
a new classification and long-term surgical outcomes. Skull Base 2008;18(2):107-15.
5. Magliulo G, Terranova G, Sepe C, Cordeschi S, Cristofar P. Petrous bone cholesteatoma
and facial paralysis. Clin Otolaryngol
Allied Sci 1998;23(3):253-8.
6. Burggraaff B, Luxford WM, Doyle
KJ. Neurotologic treatment of acquired cholesteatoma.
Am J Otol 1995;16(4):480-5.
7.
Song JJ, An YH, Ahn SH, et al. Surgical management
options and postoperative functional outcomes of petrous apex cholesteatoma. Acta Otolaryngol 2011;131(11):1142-9.
8.
Kojima H, Tanaka Y, Shiwa M, et al. Congenital cholesteatoma clinical features and surgical results. Am J Otolaryngol 2006;27(5):299-305.
9.
McGill TJ, Merchant S, Healy GB, et al. Congenital cholesteatoma
of the middle ear in children: a clinical and histopathological
report. Laryngoscope 1991;101(6):606-13.
10. Ensari S, Kaymakçı M, Çelikkanat S, Turgut S, Özdem C. Petröz
apeks kolesteatomlarina modifiye transkohlear yaklaşim. K.B.B. ve Baş Boyun Cerrahisi Dergisi
1997;5(1):13-6.