ÖZGÜN ARAŞTIRMA / ORIGINAL
ARTICLE
doi: 10.5798/diclemedj.0921.2011.04.0053
Ötiroid multinodüler guatrlı
olguların sitoloji ve histopatoloji sonuçları:
Ultrasonografi özellikleri ile karşılaştırılması
Cytologic and histopathologic
results of euthyroid patients with multinodular goiter: Comparison with ultrasonographic
features
Ömer Yazgan1, Fahri Halit Beşir1,
Yusuf Aydın2, Sibel Yazgan1, Melih Engin Erkan3,
Burhan Yazıcı1, Ramazan Büyükkaya1, Ömer Önbaş1
1 Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyoloji Anabilim
Dalı, Düzce, Türkiye
2 Düzce Üniversitesi Tıp
Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Endokrinoloji Bilim Dalı Düzce, Türkiye
3 Düzce Üniversitesi Tıp
Fakültesi Nükleer Tıp Anabilim Dalı Düzce, Türkiye
Yazışma Adresi / Correspondence: Dr. Fatime
Yakut, Batman Bölge Devlet Hastanesi Radyoloji Kliniği, Batman, Türkiye
Email:
musyakut@gmail.com
Geliş Tarihi / Received: 22.12.2011, Kabul
Tarihi/ Accepted: 05.03.2012
ÖZET
Amaç: İnce iğne aspirasyon
biyopsisi (İİAB) tiroid nodüllerine
yaklaşımda altın standarttır ve multinodüler guatrda
(MNG) dominant nodülden İİAB yapılması önerilmektedir. Çalışmamızda MNG tanılı
olgularda dominant ve dominant olmayan nodül İİAB ve histopatoloji sonuçlarını karşılaştırarak nodül boyutu ile
patoloji sonuçları arasındaki ilişkiyi değerlendirmeyi amaçladık.
Gereç ve yöntem: 2009–2010 tarihleri arasında hem dominat
nodülden hem de dominat
olmayan nodülden İİAB yapılan MNG tanılı 197 olgu incelendi. İİAB sonucu
yetersiz gelen 26 olgu çalışmaya dâhil edilmedi ve 171 olgu değerlendirildi.
Ultrasonografide (US) malignite kriteri
olarak nodülün hipoekoik patern,
solid yapı, mikrokalsifikasyon
içermesi ve periferik halosu
olmaması özellikleri kullanıldı.
Bulgular: Dominant nodüller ile
dominant olmayanların malignite veya şüpheli sitoloji
oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark izlenmedi (p=0.833) US de periferik halosu olmayan dominant
nodüllerde ve mikrokalsifikasyon içermeyen dominant
olmayan nodüllerde malignite daha yüksek oranda
izlendi. Cerrahi sonrası yapılan patolojik değerlendirmede elde olunan malignite oranlarında da dominant ve dominant olmayan nodüller arasında anlamlı ilişki bulunmadı (p=0.485).
Sonuç: Multinodüler guatr tanılı
olguların hem sitolojik hem de histopatolojik
değerlendirmesinde dominant ve dominant olmayan nodüller
arasındaki malignite oranlarında anlamlı fark
bulunmamaktadır. Multinodüler guatr’lı
olgularda malignite ile nodül
boyutu arasında bir ilişki söz konusu değildir. Dominat
nodülün yanı sıra ultrasonografide malignite
özellikleri taşıyan dominant olmayan diğer nodüllerden de İİAB yapılmasının
tanının daha sağlıklı konabilmesi için gerekli olduğunu düşünmekteyiz.
Anahtar kelimeler: Multinodüler
guatr (MNG) , ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB) ,
dominant nodül
ABSTRACT
Objectives: Fine-needle aspiration biopsy (FNAB) is the
gold standard in the management of thyroid nodules and specimen should be
obtained from dominant nodule. In our study, we aimed to compare the FNAB and
histopathology results of dominant and non-dominant nodules and to evaluate the
association between nodule size and histopathology results in patients with
MNG.
Materials and methods: Between 2009 and 2010, 197 cases who had
diagnosed MNG were analyzed. These cases were performed FNAB from both dominant
nodule and non-dominant nodule. 26 patients with inadequate cytological results
were excluded and 171 cases were included in the analysis. Malignant ultrasonographic (US) features were defined as showing
marked hypoechogenicity, microcalcifications,
solid structure and not having peripheral halo.
Results: No statistically significant difference was
observed between malign cytology and suspected cytology ratios of dominant
nodules and non-dominant nodules (p=0.083). Malignancy rates were higher at
dominant nodules not having peripheral halo and non-dominant nodules including microcalcification at US. Also statistically significant
difference was not observed (p=0.485) between malign histopathology rates of
dominant and non-dominant nodules after surgery.
Conclusions: According to cytological and histopathological
results of patients with MNG, there was no significant difference between the
malignancy ratio of dominant and non-dominant nodules. There is no obvious
correlation between malignancy and nodule size in patients with MNG. We think
that FNAB obtained not from only dominant nodules but also nodules
with suspicious features of malignancy is necessary for most accurate
diagnosis.
Key words: Multinodular goiter
(MNG), Fine-needle aspiration biopsy (FNAB), dominant nodule
GİRİŞ
Tiroid nodülleri tiroid bezinin en sık gözlenen patolojilerindendir. Bu nodüllerin yaklaşık %5’ in de tiroid
kanseri görülebilmektedir.1 Tiroid nodüllerinin
klinik değerlendirilmesi öncelikle ayrıntılı anamnez,
fizik muayene ve serum tiroid hormon seviyeleri ile
yapılmaktadır. Ultrasonografi (US) tiroid nodüllerin tespitinde çok faydalıdır. Fakat tanımlanmış
kesin US özellikleri olmadığı için malign lezyonları benign lezyonlardan ayırt etmede US yeterli olamamaktadır.2,3
Genellikle benign ve malign
tiroid nodüllerinin ayırıcı
tanısında ince iğne aspirasyon biyopsisi (İİAB)
kullanılmaktadır. Ucuz, etkili, minimal invaziv bu
yöntem daha doğru ve güvenilir bir sonuç için US incelemede belirlenen bazı
özellikler ışığında yapılmaktadır.4,5 Literatürde malign tiroid nodüllerinin US
özellikleri hipoekojenite, mikrokalsifikasyon,
sınır düzensizliği, doppler incelemede artmış kan
akımı, lokal invazyon veya bölgesel
lenfadenopati olarak tanımlanmıştır.3,6,7 Bazı olgularda ise
cerrahi materyalinin histopatoloji
değerlendirilmesi ile malign tiroid
nodüllerinin ayırıcı tanısı yapılabilmektedir.8,9
Multinodüler guatr (MNG) tanılı olgularda
ise sitolojik değerlendirmenin önceleri dominant
nodülden yapılması önerilmekte idi.10 Ancak son zamanlardaki
çalışmalarda nodül boyutunun malignite
ile ilişkisinin olmadığı 11-13 ve malignite
kriteri taşıyan nodül (/lerden) İİAB yapılması
gerektiği bildirilmektedir.10
Biz bu çalışmada MNG tanılı olgularda dominant nodül
ve dominant olmayan nodülden elde olunan İİAB ve histopatoloji
sonuçlarını karşılaştırarak nodül boyutu ile patoloji sonuçları arasındaki
ilişkiyi değerlendirmeyi amaçladık.
GEREÇ VE YÖNTEM
Bu çalışmada 2009-2010 yıllarında
MNG tanısı konulan 197 olgunun verileri retrospektif
olarak incelendi. 197 MNG’li olguda 394 nodüle US eşliğinde İİAB yapıldı. Tüm olguların tiroid US incelemesi ve US eşliğinde İİAB tetkiki deneyimli
bir kişi tarafından yapıldı. İlk biyopsisi ile yetersiz sonuç aldığımız
olgulara 2. ve 3. kez İİAB tekrarı yapıldı. Üçüncü kez yapılan İİAB’ si
yetersiz rapor edilen olgular çalışmaya alınmadı. İİAB yapılan 171 olguda (342 nodül) sitoloji incelemede yeterli sonuç alındı. İİAB sonucu
yetersiz gelen 26 olgu çalışmaya dâhil edilmedi. Ultrasonografi eşliğinde İİAB
yapılan 171 olgunun 122 ‘si (%71.3) kadın,
Tiroid US tetkiki GE LOGIQ 5 US
cihazında 4-10 MHz lineer yüzeyel prob
ile yapıldı. Tiroid nodülleri;
1- Nodül yapısı; solid, mikst
(hem solid hem de kistik
alan içermesi),
2- Nodül ekojenitesi; izoekoik,
hipoekoik, hiperekoik ve
heterojen (hem hipoekoik hemde
hiperekoik görünümde olması),
3- Kalsifikasyon içermesi; yok, mikrokalsifiskasyon
ve makrokalsifikasyon,
4- Periferik halo
mevcudiyeti; yok, var olarak sınıflandırıldı.
Ultrasonografi incelemede en büyük çapa sahip olan nodül
dominant nodül olarak kabul edildi. Dominant olmayan nodül;
US incelemede diğer nodüller arasından malignite
özellikleri içeren bir tanesi seçildi.
Belirlenen nodüllerin İİAB’leri
olgu sırt üstü yatar şekilde ve başı hafif ekstansiyonda
iken US eşliğinde yapıldı. İİAB işlemi öncesinde cilt temizliği steril gazlı beze uygulanmış batikon
kullanılarak yapıldı. Ultrasonografi ile nodül
görüntülendikten sonra 22 gauch siyah uçlu 10 cc’lik enjektör ile nodüle girildi. İğne ucu nodül içersinde tam olarak görüldükten
sonra 3-4 kez aspirasyon yapıldı. Aspirasyonla
alınan örnekler lamlara yayılarak havada kurumaya bırakıldı. Hematoksilen-eosin ile boyanarak hazırlanan preparatlarda sitolojik değerlendirme yapıldı. Olguların sitoloji
sonuçları benign, malign ve
şüpheli olarak üç gruba ayrıldı. Kolloidal nodül, lenfositik tiroiditis, nodüler guatr ve nodüler hiperplazi bening sitoloji olarak kabul edildi. Folliküler
neoplazm, hurthle hücreli neoplazm, onkokistik lezyon
şüpheli sitoloji olarak kabul edildi. Papiller karsinoma, medüller karsinoma ve anaplastik karsinoma malign sitoloji olarak
kabul edildi.
İnce iğne aspirasyon biyopsis
sonucu malign veya şüpheli olarak raporlanan
olguların tümüne cerrahi önerildi. Trakea ve/veya özafagus kompresyon bulgusu olan veya olmayan büyük guatrlı
olgular cerrahi için diğer endikasyonlar olarak
alındı. Cerrahi önerilen 39 olgunun 24 ü olgu hastanemizde cerrahi olmayı kabul
etti. Cerrahi materyaller rutin doku takip işlemlerinden sonra parafin bloklara
yayıldı ve bu bloklar hematoksilen eozin ile boyanarak incelemeye alındı. Histopatolojik
sonuçlar benign ve malign
olarak gruplandırıldı. Kolloidal guatr, lenfositik tiroiditis, hashimato tiroiditis, folliküler adenoma ve nodüler hiperplazi bening patoloji olarak
kabul edildi. Papiller karsinoma,
medüller karsinoma, follüküler karsinoma hurthle hücreli neoplazm ve anaplastik karsinoma malign patoloji olarak kabul edildi.
İstatiksel değerlendirme SPSS 15.0 (SPSS Inc.) paket programında yapıdı.
Sürekli veriler ortalama ± std. sapma
şeklinde gösterildi. Kategorik değişkenler gözlem sayısı ve % şeklinde ifade
edildi. Kategorik karşılaştırmalar için Ki-Kare veya Fishers
Exact testi kullanıldı. İstatistiksel olarak
p<0,05 anlamlı kabul edildi.
SONUÇLAR
Sonuçlarımızı dört kategoride
özetledik.
Tiroid US bulguları
Ultrasonografi eşliğinde İİAB
yapılan dominant nodüllerin boyutu ortalama 24.96±
Ultrasonografi eşliğinde
yapılan İİAB işleminin sitoloji sonuçları
Ultrason eşliğinde İİAB tetkikinde
tekrarlayan örneklem yapılmasına rağmen yetersiz sitoloji elde edilen 26 olgu
çalışmaya alınmadı. Dominant nodüllerden yapılan İİAB
sonrası sitolojik değerlendirme sonucu 3 olguda malign (%1,8), 16 olguda şüpheli (%9,4) olarak geldi.
Dominant olmayan nodüllerde ise 1 olguda malign (%0,6), 19 olguda şüpheli (%11,1) olarak geldi.
Dominant nodüller ile dominant olmayanların malignite veya şüpheli sitoloji oranları arasında
istatistiksel olarak anlamlı fark izlenmedi (p=0.833) (Tablo 1).
Şekil 1. Ultrason eşliğinde İİAB
yapılan dominant nodüller ile dominant olmayan
nodüllerin ultrasonografi özellikleri
Şekil 2. Ultrason eşliğinde yapılan
İİAB sonucu malign ve şüpheli sitoloji gelen dominant
nodüller ile dominant olmayan nodüllerin
ultrasonografi özellikleri
Tablo 1. Dominant nodül
ve dominant olmayan nodüllerde ultrason eşliğinde yapılan İİAB sonuçları
Benign |
Malign |
Şüpheli |
|
Dominant nodül |
152 (%88,8) |
3 (%1,8) |
16 (%9,4) |
Dominant olmayan nodül |
151 (%88,3) |
1 (%0,6) |
19 (%11,1) |
Tablo 2. İİAB sonucu cerrahi yapılan malign veya şüpheli sitoloji gelen olgularda histopatoloji sonuçları (* cerrahi önerilen olgu sayısı)
n (*) |
Benign |
Malign |
|
Dominant nodül |
11 (19) |
7 (%63,6) |
4 (%36,4) |
Dominant olmayan nodül |
13 (20) |
10 (%76,9) |
3 (%23,1) |
Tiroid US özellikleri ile sitoloji sonuçlarının değerlendirilmesi
Dominant nodüllerde,
ultrasonografik incelemede periferik
halosu olmayanların periferik
halosu olan nodüllere göre malignite
oranı anlamlı olarak daha fazla idi.
Dominant olmayan nodüllerde, mikrokalsifikasyon
içerenlerin malignite oranı kalsifikasyon içermeyen
veya makrokalsifikasyon içerenlere göre anlamlı
olarak daha fazla idi.
İnce iğne aspirasyon biyopsisi sonrası sitolojik sonucu malign veya
şüpheli gelen dominant ve dominant olmayan nodüllerin
diğer US özellikleri Şekil 2 de özetlenmiştir.
Histopatoloji değerlendirme
Sitoloji sonucu malign veya şüpheli olarak gelen ve operasyon sonrası malignite tanısı konulan olgularımız ortalama yaşı 51.5±10.4 yıl olup bir olgumuz 65 yaş üzerinde iken 25 yaş
altında hiç olgumuzu yoktu. Dominant nodüllerden İİAB
sonucu malign ve şüpheli gelen 19 olgudan 11 tanesi
cerrahi olarak tedavi edildi. Cerrahi olan 4 olgunun histopatoloji
sonucu malignite (3 papiller
Ca, 1 folikuler Ca) uyumlu bulunurken diğer olgularda benign
histopatolojik sonuçlar elde edildi. Dominant olmayan
nodüllerden yapılan İİAB sonucu malign
veya şüpheli olarak gelen 20 olgunun 13 tanesi cerrahi edildi. Cerrahi olan 13
olgunun 3 tanesi malign (papiller
Ca) diğerleri benign olarak
raporlandı. Cerrahi olan bu olgulardan sadece bir tanesinin hem dominant hem de
dominant olmayan nodülden yapılan İİAB değerlendirmesi
şüpheliydi. Bu olgunun operasyon sonrası yapılan patolojik değerlendirmesi malign geldi. Operasyon sonrası yapılan patolojik
değerlendirmede elde olunan malignite oranlarında
dominant ve dominant olmayan nodüller arasında anlamlı
ilişki bulunmadı (p=0.485) (Tablo 2).
TARTIŞMA
Multinodüler guatrlı olgularda ultrason
eşliğinde İİAB işlemi yapılan 394 (197 olgu) nodülden 342 nodülü (171 olgu)
değerlendirerek yaptığımız çalışmamızda hem sitolojik
değerlendirmede hem de histopatolojik değerlendirmede
dominant ve dominant olmayan nodüllerin malignite
oranları arasında anlamlı farklılık saptamadık.
Farklı çalışmalarda tiroid nodüllerinde
İİAB sonrası tespit edilen malignite oranı %1-10
arasında değişmektedir.14 Bizim çalışmamızda sitolojik
olarak %1,2, cerrahi olmayı kabul eden olguların histopatolojik
sonuçlarında da %2,1 malignite tespit ettik.
Literatürde, sitolojik değerlendirmede Kim ve
arkadaşları6 % 20,8, Lin ve arkadaşları15 %3,4, Gül ve
arkadaşları16 %3,3 ve Hamming ve arkadaşları17 %27 malignite
oranları bildirmişlerdir. Histopatolojik olarak da Lin ve arkadaşları15
%3,95, Gül ve arkadaşları16 %7,6 bildirmişlerdir.
Literatürde bildirilen farklı malignite oranları olgu
seçimi, biyopsi tekniği, nodül boyutu ve İİAB endikasyonlarına bağlı olabilir. Biz çalışmamızda
bulduğumuz düşük malign sitoloji sonuçlarımızın
çalışmamızdaki %10,1 oranındaki şüpheli sitoloji sonuçlarına bağlı olduğunu
düşünmekteyiz. Bizim şüpheli sitoloji sonuçlarımız Gül ve arkadaşlarının
şüpheli sonuçlarından (%6,4) daha yüksekti.16 Düşük malign histopatoloji sonuçlarımız
ise operasyon önerilen tüm olguların cerrahi olmamasından kaynaklanmış
olabilir.
Hamming ve arkadaşları, dominant nodülün uzun çapının en az
Birçok araştırmacı da bizim İİAB sonuçlarımızda olduğu gibi nodül boyutu ile malignite
arasında anlamlı ilişki saptamamıştır.11-13,18,19 Bayrak ve
arkadaşlarının yaptıkları çalışmada MNG’li olgularda
dominant nodülden ve spesifik olmayan nodülden alınan İİAB sonuçları açısından
farklılık olmadığı sonucuna varmışlardır.18 Şengöz ve arkadaşlarının
yaptığı çalışmalarında da nodül boyutu ile malignite
arasında anlamlı ilişki yoktu.19 Papini ve
arkadaşlarına göre ise; tiroid bezinde tek ya da multipl nodül varlığı, dominant nodül varlığı ve 1 cm’den
büyük nodül varlığı gibi parametreler malignite ile
doğrudan ilişkili değildi.11 Ceresini ve
arkadaşlarının 2004 yılında yayınlanan çalışmalarında nodül çapı ve malignite arasında istatistiksel olarak anlamlı fark
bulamamışlardır.12 Berker ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada da
nodül boyutu ile malignite arasındaki ilişki
bulunmamıştır.13
Gül ve arkadaşları sitolojik değerlendirme sonucu
malign ve şüpheli gelen olgulara US özelliklerine
göre cerrahi önerdiklerini ve cerrahi sonrası elde ettikleri dominant ve
dominant olmayan nodüllerin histopatolojik
sonuçlarının arasında anlamlı fark olmadığını bildirmişlerdir.16
Bizim çalışmamızda da dominant olan ve olmayan nodüllerden İİAB de sitolojisi malign/şüpheli çıkan ve cerrahi önerdiğimiz olguların histopatolojik sonuçları ile nodül
boyutu arasında anlamlı ilişki saptamadık (p:0.485). Buna göre nodül boyutunun cerrahi endikasyon
açısından anlamlı olmadığını düşünmekteyiz.
İnce iğne aspirasyon biyopsisi yapmak için
dominant olmayan nodülü tespit ederken hangi
kriterlerin kullanılacağı da tartışmalıdır. Malignitelerin
çoğu hipoekoik olarak izlenmesine karşılık özellikle foliküler tiroid neoplazmlarının %36 gibi büyük bir kısmının izoekoik olması göz önünde bulundurulmalıdır.7,20
Bizim çalışmamızda dominant ve dominant olmayan nodüllerde nodül
ekojenitesinin hipoekoik
veya izoekoik olması ile malignite
arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulamadık. Ancak bizim nodüllerimizin izoekoik ekojeniteye sahip olanlarının daha fazla sayıda olması bu
sonucu etkilemiş olabilir. Literatürde tiroid maligniteleri için en spesifik US
bulgusunun nodül içi mikrokalsifikasyon varlığı
olarak bildirilmiştir. Mikrokalsifikasyon özellikle papiller tiroid karsinomları olmak üzere primer tiroid karsinomlarının %29-
Bizim çalışmamızın kısıtlılıklarından biri hem sitolojik
hem de histopatolojik değerlendirmede malign olguların düşük oranda çıkmasıdır. Çalışmamızdaki
şüpheli sitoloji sonucu ise %10,1 di. Benzer şekilde literatürde şüpheli veya yetersiz tanı alma oranı % 5-23
arasında bildirilmiştir.5 Gül ve arkadaşlarının yapmış olduğu bir
çalışmada şüpheli nodüllerde cerrahi sonucu malign histopatoloji oranı %46 olarak bildirilmiştir.16
Bizde çalışmamızdaki olgulardan sitolojik
değerlendirme sonucu malign ve şüpheli olanların
hepsine cerrahi tedavi önerdik. Cerrahi olan olgularda histopatolojik
değerlendirme sonrası maligniteyi daha yüksek oranda
tespit ettik. Buna rağmen histopatolojik
değerlendirme sonucu malign olan olgularımızın oranı yinede düşüktü. Bu düşük oranda cerrahi tedavi önerilen her
olgunun cerrahiyi kabul etmemesinin de etkili olabileceğini düşünmekteyiz.
Diğer bir kısıtlılığımız US eşliğinde tekrarlayan İİAB yapılmasına rağmen
yetersiz sonuç gelen olguların akıbetinin bilinmemesidir. Bu olguların takip
sonuçlarını elde edemediğimiz için çalışmamızda da değerlendirmeye
alınmamışlardır.
Sonuç olarak, MNG tanılı olguların hem sitolojik
hem de histopatolojik değerlendirmesinde dominant ve
dominant olmayan nodüller arasındaki malignite oranlarında anlamlı fark bulunmamaktadır. MNG’ li
olgularda malignite ile nodül
boyutu arasında bir ilişki söz konusu değildir. Dominant nodülün
yanı sıra ultrasonografide malignite özellikleri
taşıyan dominant olmayan diğer nodüllerden de biyopsi yapılmasının tanının daha
sağlıklı konabilmesi için gerekli olduğunu düşünmekteyiz.
KAYNAKLAR
1. Welker
MJ, Orlov D.Thyroid
nodules. Am Fam Physician 2003;67(3):559-66.
2. Hegedüs
L. Clinical practice. The thyroid
nodule. N Engl J Med 2004;351(17):1764-71.
3. Frates MC, Benson
CB, Charboneau JW, et al.Management of thyroid nodules detected at US: Society of
Radiologists in Ultrasound consensus conference statement. Ultrasound Q 2006;22(4):231-40.
4. Tan GH, Gharib H.
Thyroid incidentalomas: management approaches to
non-palpable nodules discovered incidentally on thyroid imaging. Ann Intern Med
1997;126(3):226-31.
5. Gharib H, Goellner JR. Fine-needle aspiration biopsy of the thyroid:
An appraisal. Ann Intern Med 1993;118(4):282-9.
6. Kim DL, Song KH, Kim SK. High prevalence of
carcinoma in ultrasonography-guided fine needle aspiration cytology of thyroid
nodules. Endocr J 2008;55(1):135-42.
7. Solbiati L, Charboneay WJ, Osti V, James ME. The Thyroid Gland. In: Johnson MJ eds. Diagnostıc
Ultrasound. 3th. ElsevıerMosby.
st. Louis. Missouri. 2005;735–70.
8. Korkut Bozkurt, Sevda Sert
Bektaş. Şırnak ilinde ameliyat edilen nodüler guatr
olgularında tiroid kanseri görülme sıklığı. Dicle Tıp
Dergisi 2010; 37(4): 363-6.
9. Slowinska-Klencka
D, Klencki M, Sporny S,
Lewinski A. Fine-needle aspiration biopsy of the thyroid in an area of endemic
goiter: influence of restored sufficient iodine supplementation on the clinical
significance of cytological results. Eur J Endocrinol 2002; 146:19-26.
10. Pacini F,
Schlumberger M, DralleH, European consensus for the
management of patients with differentiated thyroid carcinoma of the follicular
epithelium. European journal of endocrinology 2006;154(6):787-803.
11. Papini E, Guglielmi R, Bianchini A, et al.
Risk of malignancy in non-palpable thyroid nodules: predictive value of
ultrasound and color-Doppler features. J Clin Endocrinol Metab 2002;87(5):1941-6.
12. Ceresini G, Corcione L, Morganti S, et al.
Ultrasound guided fine needle capillary biopsy of thyroid nodules, coupled with
on-site cytologic review, improves results. Thyroid
2004;14(5):385-9.
13. Berker D, Aydin Y, Ustun I, et al. The value of fine-needle aspiration biopsy in subcentimeter
thyroid nodules. Thyroid 2008;18(6):603-8.
14. Cappelli C, Castellano M, Pirola I, et al. The predictive value of ultrasound findings in the management of
thyroid nodules. QJM 2007;100(1):29-35.
15. Lin JD, Chao TC, Huang BY, Chen ST, Chang
HY, Hsueh C. Thyroid cancer in the thyroid nodules
evaluated by ultrasonography and fine-needle aspiration cytology. Thyroid 2005;15(7):708-17.
16. Gul K, Ersoy R, Dirikoc A, et al. Ultrasonographic evaluation of thyroid nodules: comparison
of ultrasonographic, cytological, and histopathological findings. Endocrine 2009;36(3):464–72.
17. Hamming JF, Vriens
MR, Goslings BM, et al. Role of fine-needle aspiration biopsy and frozen section
examination in determining the extent of thyroidectomy. World J Surg 1998;22(6):575-80.
18 Bayrak HA, Özel A, Peker K.
Tiroid nodüllerinde endikasyonlara göre ince iğne aspirasyon
biyopsisi sonuçları. Dicle Tıp Dergisi 2007;341:42-7.
19. Şengöz T, Çubuk R, Kaya H,
et al. Tiroid nodüllerinde ultrason
rehberliğinde ince iğne aspirasyon biyopsisi. Düzce
Tıp Fakültesi Dergisi 2009;11:26-32.
20. Brander A, Viikinkovski
P, Nickels J, et al. Thyroid gland: US Screening in a random adult population.
Radiology 1991;181(3):683-7.
21. Frates MC, Benson
CB, Charboneau JW, et al.
Society of Radiologists in Ultrasound: Management of thyroid nodules detected
at US: Society of Radiologists in Ultrasound consensus conference statement.
Radiology 2005;237(3):794-800.
22. Chan BK, Desser
TS, McDougall IR, Weigel RJ, Jeffrey RB Jr. Common
and uncommon sonographic features of papillary
thyroid carcinoma. J UltrasoundMed 2003;22(10):1083-90.
23. Iannuccilli JD, Cronan JJ, Monchik JM. Risk for malignancy of thyroid nodules as assessed by sonographic criteria: the need for biopsy. J
Ultrasound Med 2004;23(11):1455-64.