Oğuz Karahan, Sinan Demirtaş, Umut Serhat Sanrı, Fahri Hayri Atlı, Ahmet Çalışkan, Celal Yavuz, Sinasi Manduz
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp Damar Cerrahisi AD, Diyarbakır, Türkiye Email: oguzk2002@gmail.com
ABSTRACT
Objective: Left ventricle dysfunction is an important determinant that effects hospital mortality. At the same time, the surgery of these patients is also highly risky. In this study we aimed to evaluate the clinical outcomes of on-pump or off-pump revascularizations in patients with low ejection fraction.
Methods: One hundred and twenty-nine patients who have ≤ 40% ejection fraction (EF) was scanned retrospectively. Various variables were (preoperative, intraoperative, postoperative) were compared. It was evaluated that whether patients gets preoperative, intraoperative, postoperative support or not.
Results: Eighty-four (65.1%) male and 45 (34.9%) female patient were detected with main age of 65.37 ± 8.49 years. Mean basal metabolism index was detected as 26.33 ± 4.21. The distrubution of EF of patients were as follows; EF is between %40-36 in 74 (57.4%) patients, EF is between %35-31 in 38 (29.5%) patients, and EF is ≤%30 in 17 (13.2%) patients. Mean NYHA Class was detected as 2.16 ± 1.03. Mean bypass count was determined as 3.46 per patient and left internal mammarian artery was used in 92.2% of the patients. Hospital mortality was detected as 5 (3.9%). The main important reasons were cardiac factors or concomitant multiorgan failure. Postoperatvie arrythmias were the most detected complications.
Conclusion: The patients who have low left ventricular pump function are benefits myocardial revascularization, although mortality is higher than normal ventricular function. However, inspite the all risk, these patients can be sucessfully operated with experinced hands.
Key words; Low ejection fraction, coronary bypass, mortality, inotropic support
Düşük ejeksiyon fraksiyonlu hastalarda koroner bypass uygulamaları: preoperatif, intraoperatif ve postoperatif verilerin incelenmesi
ÖZET
Giriş: Sol ventrikül disfonsiyonu hastane mortalitesini etkileyen önemli bir faktördür. Aynı zamanda bu hastaların cerrahisi de yüksek risklidir. Bu çalışmada kliniğimizde düşük ejeksiyon fraksiyonuna sahip hastalara uygulanan pompalı veya pompasız miyokartiyal revaskularizasyonların klinik sonuçları değerlendirmeyi amaçladık.
Yöntemler: Ejeksiyon fraksiyonu (EF) %40 ve altında olan 129 hasta retrospektif olarak incelendi. Çeşitli değişkenler (preoperatif, intraoperatif ve postoperatif) karşılaştırıldı. Hastaların preoperatif, peroperatif ve postoperatif inotropik destek alıp almadıkları da değerlendirildi.
Bulgular: Hastaların 84’ü (% 65,1) erkek,’ u bayan, yaş ortalaması 65,37 ± 8,49 olarak tespit edildi. Ortalama bazal metabolizma indeksi 26,33 ± 4,21 olarak bulundu. Hastaların EF’ lerinin dağılımı; 74 hastada (%57,4) EF si %40-36 arasında, 38 hastada (%29,5) EF si %35-31 arasında ve 17 hastada (%13,2) EF si ≤%30 şeklindeydi. NYHA Class ortalama 2,16 ± 1,03 olarak bulundu. Ortalama hasta başına düşen bypass sayısı 3,46 şeklinde belirlendi ve %92,2 hastada sol internal mammarian arter kullanıldı. Hastane mortalitesi 5 (%3,9) olarak tespit edildi. En önemli sebepler kardiyak faktörler ya da eşlik eden multiorgan yetmezliğiydi. Postoperatif aritmiler en sık izlenen komplikasyondu.
Sonuç: Düşük sol ventrikül fonksiyonuna sahip hastalar pompalı ya da pompasız miyokartiyal revaskülarizasyondan fayda görmekle birlikte mortalite riski normal ventrikül fonksiyonuna sahip hastaların riskinden daha fazladır. Ancak, tüm risklere rağmen deneyimli deneyimli ellerde bu hastalar da başarıyla ameliyat edilebilmektedir.
Anahtar kelimeler: Düşük ejeksiyon fraksiyonu, koroner bypass, mortalite, inotropik destek
Dicle Med J 2014;41(3):463-467
doi: 10.5798/diclemedj.0921.2014.03.0455
Cilt 41, Sayı 3 (2014)
|