Ali Süner, Ediz Tutar, Mehmet Emin Kalender, Ülkü Kazancı, Sibel Karahan Arslan, Ozan Balakan, Erkan Karataş, Muzaffer Kanlıkama
Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Anabilim Dalı, Gaziantep, Türkiye Email: kalender@gantep.edu.tr
ABSTRACT
Objective: Tumor-associated tissue eosinophilia (TATE) has been noted in human cancers, sometimes with different results regarding their association with clinical outcome. In this study, the association between TATE and prognostic parameters of supraglottic laryngeal cancer was analyzed.
Materials and methods: Sixty-two patients with diagnosis of supraglottic laryngeal squamous cell carcinoma and who treated surgically in our center were evaluated. The cases were divided into 3 categories according to the average number of eosinophils per high-power field (400x): 0 (negative), 1-5 (grade 1+), more than 5 (grade 2+).
Results: We found 24 TATE-negative (38.7%) and 38 TATE-positive (61.3%) cases. There was not any statistically significant correlation between TATE and tumor differentiation, vascular invasion, perineural invasion, lymph node metastasis, patients’ ages, T stages (p>0.05). As expected, vascular invasion correlated with lymph node metastasis (p=0.001).
Conclusion: The results of this study showed that TATE has no correlation with prognostic parameters such as histologic differentiation, vascular invasion, perineural invasion, lymph node metastasis, patients’ ages and T stages in supraglottic laryngeal squamous cell carcinoma. The data suggest that stromal eosinophilic infiltration is not useful for determining biological aggressiveness in supraglottic laryngeal cancer.
Key words: laryngeal carcinoma, supraglottic, eosinophilia, prognostic parameters
Supraglottik larinks karsinomlarında tümör ilişkili doku eozinofilisinin prognostik parametreler ile ilişkisi
ÖZET
Amaç: Tümör ilişkili doku eozinofilisi (TİDE) birçok insan kanserinde izlenebilir, klinik gidiş ile ilişkisi değişik sonuçlar gösterebilir. Bu çalışmada TİDE ile supraglottik karsinomların prognostik parametrelerinin ilişkisi analiz edilmiştir.
Gereç ve yöntem: Merkezimizde supraglottik skuamöz hücreli larinks kanseri tanısı alan ve cerrahi uygulanan 62 olgu incelendi. Olgular her büyük büyütme alanındaki (400x) ortalama eozinofil sayısına göre şu şekilde 3 kategoriye ayrılmıştır: 0 (negatif), 1-5 (derece 1+) ve 5’den çok (derece 2+).
Bulgular: Olgular 24 TİDE-negatif (%38,7) ve 38 TİDE-pozitif (%61,3) olarak saptandı. Tümör evresi, tümör diferansiasyon derecesi, lenf nodu metastaz varlığı, lenfovasküler invazyon varlığı, perinöral invazyon ve hasta yaşı ile eozinofilik reaksiyonun derecesi arasında anlamlı ilişki saptanmadı. Beklendiği gibi lenfovasküler invazyon ile lenf nodu metastazı görülmesi arasında istatiksel olarak anlamlı bir ilişki saptandı (p= 0,001).
Sonuç: Bu çalışmanın sonuçları supraglottik larinks skuamöz hücreli karsinomlarında, tümör ilişkili doku eozinofilisi ile yaş, tümör diferansiasyon derecesi, tümör evresi, vasküler invazyon, perinöral invazyon, lenf nodu metastazı gibi prognostik faktörler arasında bir ilişki olmadığını göstermiştir. Bu bulgular stromal eozinofil infiltrasyonunun supraglottik larinks karsinomlarının biyolojik agresivitesini belirlemede kullanılamayacağını telkin etmektedir.
Anahtar kelimeler: Larinks karsinomu, supraglottik, eozinofili, prognostik parametreler
Dicle Med J 2013;40 (1):45-49
doi: 10.5798/diclemedj.0921.2013.01.0222 Volume 40, Number 1 (2013)
|